'GIYI10' KODUYLA İLK ALIŞVERİŞİNE %10 İNDİRİM
'GIYI10' KODUYLA İLK ALIŞVERİŞİNE %10 İNDİRİM
Türkü Şahin ile Moda Tarih

Türkü Şahin ile Moda Tarih

Zamansızlık kavramıyla yola çıkmış bir marka olarak sevgili TürküGiyi no7 ile bizi moda tarihine görsel bir gezintiye çıkarmayı önerdiğindeki heyecanımızı tahmin edebilirsiniz. Bakın Türkü her dönemi nasıl anlattı ve Giyi no7’yi döneme nasıl adapte etti. Söz Türkü’de…

1900’ler…

Giyi’nin sade ama ince detaylarla öne çıkan modeli no 7 birçok farklı stil içinde kullanmak için oldukça elverişli. Ben de 20. yüzyılın ilk on yılı ile başlayıp Giyi ile bir asır geçirebiliyor muyum diye bir bakmaya karar verdim. Leg o mutton kolların yerini daha narin büzgülere bıraktığı dönemin modası aynı zamanda evrim teorisi ile psikanaliz gibi yeni çalışmaların etkisiyle insanın karanlık tarafım, ölüm ve ölüm sonrasını sorgulayan Art Nouveau akımının tekinsiz estetiğini de kendine katmıştı. Ağaç kökleri, yapraklar, yılan, böcek gibi bilinçdışı çağrışımları ön planda olan öğelerin sık kullanıldığı dönemi anmak için ben de elimdeki böcek bir küpeyi kullandım.

1910’lar…

Giyi no7’nin kesimi ve bolluğu, üzerine giyilebilecek birçok üst ve alt parçaya imkan tanımakta. Bu yüzden her kullanımda yeni bir oyun alanına dönüşüyor. ’19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren uluslararası fuarlar ve turizme olanak sağlayan dingin bir politik ortam Doğu ve Batı'nın birbirlerini daha gerçekçi bir biçimde tanımasına imkan vermişti. Dönemin sanatsal eğilimlerinde de kendini gösteren bu etki 1910'larda da devam etmiş, Doğu'dan alınan rahat giysi tipleri Batı'lı kadını günbegün özgürleştirirken sahne sanatları, müzik, moda gibi çeşitli disiplinler de birbirlerinden daha yoğun bir biçimde etkilenmeye başlamışlardır.

1920’ler….

Giyi no7 yi adapte etmesi en zor dönem 20'ler oldu, çünkü düşük belli maskülen bir görüntüye rağmen bu dönemin omuz yapısı oldukça belirsiz ve geri planda. Otuzlardan itibaren uzun süre devam edecek olan omuz vurgusu yerine 20'lerde daha çok dikey bir silüet, kısacık saçlar ve devam eden oryantalist etki hakim. Charleston yaparken sallanan uzun kolyeler ve bu dans için elverişli ayakkabılar da cabası. Bu yüzden giyi no7 ile 20ler stylingi yaparken onu dönemin aksesuarlarıyla zenginleştirmeyi ve kollarını örtmeyi öneriyorum.

1930’lar….

1930'ların başından itibaren etkisi hissedilmeye başlayan Büyük Buhran bu dönemin modasını da geleneksel bir anatomi kullanımı ile adeta hizaya sokmuştur. Kadının doğurganlık özellikleriyle uyumlu bir bel hattı, uzayan etek boyları ve solgunlaşan renkler bu dönemi en iyi tanımlayan silüet özelliklerinden birkaçı. Ancak belki en ayırt edici unsur büzgü, fırfır ya da kelebek kollarla elde edilen omuz vurgusu. Bu yüzden 1930'lu yıllar Giyi no7'nin en rahat adapte edilebileceği birkaç dönemden biri. Hollywood'un altın çağı olarak anılan bu dönemde moda tasarımcılarının kostüm tasarımcılığı ile ünlendiklerini Oz Büyücüsü ve Gilbert Adrian ile hatırlarken, dönemin en yaygın deseni olan puantiyeyi de gözden kaçırmayalım...

1940'lar…..

1930'ların son yıllarında yumuşaklığını kaybeden omuz hattı, 1940'larda vaktayı iyice popülerleştirmiştir. Aileleri erkeksiz bırakan savaş, maskülen özellikleri üzerine giyen daha sert bir kadın tanımlamış, dönemin modasını ise militer düğmeler ve keskin çizgilerle kendine benzetmiştir. Savurganlığı önlemek için başlatılan uygulamaların giyim alanındaki yansıması da kişinin ihtiyaçlarını yıllık kupon sayısıyla karşılayan ve kısıtlayan Make Do and Mend olmuştur. Édith Piaf'ın savaşın bitiminde çıkardığı parçası La Vie En Rose'u kim nasıl sevmesin?

1950’ler…..

Siz de son zamanlarda the Crown'a kaptırdıysanız, dizinin yoğunlaştığı dönemlerden biri olan 1950'lerin modası da dikkatinizden kaçmamıştır. Zorlu savaş yıllarının ardından kumaş üreticilerinin haute couture tasarımcılarının önüne serdikleri tonlarca kumaş; drapeler, büzgüler, kabarık kol ve etekler, bol ceketler ve pelerinlerde kendine yer bulmuştu. Büzgülü kollarıyla öne çıkan Giyi no7 bu yüzden 1950'lere rahatlıkla uyum sağladı. Zengin bir aksesuar kullanımından ayrı düşünülemeyecek olan dönemde küpe ve şapka kullanımı da yaygın olduğu için stylinge onları da ekledim. Uzun eteğimin yaratabileceği kostüm havasını kırmak içinse altına bu spor ayakkabımı giyiyorum genellikle.

1960’lar…..

1960'lar modasının sonsuz çeşitliliğini tek sayfada toplamak mümkün değil. Sosyal devrimlerin giyim kültürü üzerindeki kalıcı etkisi ve psikedelik sanatın desenlere ve silüetlere nasıl yansıdığı bunlardan sadece bazıları. Ancak giyi no:7den bahsediyorken dönemin upuzun elbiseleriyle aynı anda karşımıza çıkan mini kullanımından söz etmemek olmaz. Styling için soğuk savaş ve uzay teması etkisiyle oluşan kendine has şapka ve saç modelleriyle 60'lara iyice vurgu yapabilirsiniz. Ben yine bu dönemin saç trendleri arasında olan daha çocuksu bir modeli tercih ettim. Kuaföre pek gitmediğimiz pandemi sürecinde çok daha kolay oldu :) Bir de yolcu uçaklarının yaygın kullanımı ve Mısır teması, moda pozlarına belirgin bir hareket kazandırmıştı. Dönemi hem tanımakta hem de geri getirmekte oldukça işe yarar ;)

1970’ler…

1960'ların pop ve op sanatının netliği 1970'lere yaklaştıkça yerini daha yumuşak tonlara ve dağınık geçişlere bırakırken, makyajda Mısır etkili eyelinerlar ve canlı farlar yerine solgun tonlar kullanılmaya başlanmıştı. Funk, soul ve disco danslarına uyum sağlayan ispanyol paça ve platform topuklar bugün 1970'lere geri dönülürken en yaygın kullanılan stiller. Ben de Giyi no7yi döneme uyum sağlayan bir pantolonun üzerine çıkararak ve toprak tonlarında, "çiçek" işlemeli bir ceketle yumuşatarak kullandım. Ve bu stili 70'lerde çok popüler olan choker'la ve Jane Birkin'in çok sevdiğimiz sepet çantasıyla destekledim. Dileyen bir yelek ve kratavla Diane Keaton'ın meşhur Annie Hall görünümünü de canlandırabilir ;)

1980’ler….

1980'ler modası genel olarak o kadar karışık ve belli bir odaktan yoksun ki, bir arada giyilen parçaların model ve renkleri, bir arada adeta iskelet yapısını bozmayı hedefler. Darmadağın saçlar ve anlam yoksunu aksesuarlar da odağı kafa ve yüz hatlarından saptırarak bu odaksızlığa eşlik eder adeta. Bu dönemi olabilecek en sade şekilde 'atlatmaya' çalışırken Giyi no7yi 50'lerde de kullandığım eteğin bu kez üstüne çıkararak uzun bir bluz haline getirdim. Karpuz kollar 1980'lerde sık karşımıza çıkmakta. Bunun yanında ürünün birçok başka tonla kombinlenmeye müsait olan rengi 80'li yılların renk cümbüşüne olabilecek en iyi şekilde uyum sağlamakta.

ve 1990’lar….

Marc Jacobs'ın Perry Ellis'teki baş tasarımcı pozisyonundan alınmasına sebep olan 1993 İlkbahar / Yaz koleksiyonu tişört elbiseler, postallar, salaş trikolar ve berelerle şık kumaşlardan elbiseleri, hatta ilk bakışta uyumsuz görünen desenleri bir arada sergiliyordu. Bu koleksiyon markanın süregelen estetiğinden belirgin sapmalar gösteriyor, ve lüks moda ile alt kültürlerin giyim tarzını aynı çatı altında buluşturuyordu. Grunge modasının doksanlara nüfuz etmesi biraz zaman isterken tasarımcının dehasını sergileyen Perry Ellis 1993 İlkbahar / Yaz koleksiyonu aslında ilerleyen yirmi yılın iç içe geçecek kategorilerini ve genel giyim eğilimlerini öncüllemekteydi. 90'lar modasında çok yalın, ya da şaşalı haute couture parçalara da rastlıyoruz elbette. Ama ben Giyi no7yi bu soğuk kış günlerinde yumuşak hırka ve berelerle kullanmayı ve genç Marc Jacobs'ı anmayı tercih ettim. Dönemin daha yalın ve feminen kullanımlarında da kendine yer bulan siyah parlak çoraplar ve kaba ayakkabılarımla da hem grunge, hem de dönem vurgusunu kuvvetlendirdim.